-
GÜN
-
SAAT
-
DAKİKA
-
SANİYE
22 - 23 Temmuz Altın Gün için Hemen Randevu Al!
+90 (552) 921 82 78

NÖRALTERAPİ

Nöralterapi (Neural Therapy)

Nöralterapi, otonom sinir sistemi üzerinde düzenleyici ve uyarıcı etki yaparak iyileşmeyi sağlamaktadır.

Nöral terapi çoğu bozuklukları düzelttiği için tüm hastalıklarda etkili tedavi sağlar. İlaçlarla sağlanamayan bu etkiyle hastalığı kaynağından tedavi etmek mümkündür.

nöralterapi

Nöralterapi Nedir?

Nöral Terapi, vücutta bulunan bozuk enerji akışını düzenlemeye yardımcı olan bir tedavi yöntemidir. Nöral Terapi, ağrıyı hafifletmek ve çok sayıda kronik duruma yardımcı olmak için tetik noktası enjeksiyonlarını kullanma yöntemidir.

Hastalıklarımızın ve geçmeyen ağrılarımızın temelinde otonom sinir sisteminde biriken hasarlar yer almaktadır. Bu duruma yaşamımız boyunca geçirdiğimiz mikrobik hastalıklar, ameliyatlar, kazalar, fiziksel ve psikolojik travmalar neden olmaktadır. Bademciklerimiz iltihaplandığında, dişimiz çürüdüğünde ve diş tedavisi olduğumuzda veya sezaryen ameliyatı sonrası o bölgedeki iletişim ağı etkilenir. Yaşam boyu kalıcı olabilen hasarlar bırakır. Bu hasarlar sonradan gelişen hastalıklarımızın temelini oluşturmaktadır. Hasarlı bölge cildine yapılan nöral terapi ile iletişimdeki bozukluk düzeltilmektedir. Nöral terapide local anestezik maddenin anestezik etkisi kullanılmamaktadır. Otonom sinir sisteminin oluşturduğu enerji yükseltici (hiper polarize edici) uyarı ile tedavi sağlanır. Uygulama genelde cilde yapılmaktadır, sinirlerin kendisine yapılmamaktadır. Belirli bölgelere anestezik bir infiltrasyon yaparak otonom sinir sisteminin düzenlenmesini ve optimize edilmesini amaçlayan bir tedavi yöntemidir. Bu tedavi, alternatif tıp alanında etkili bir araç olarak kullanılmaktadır ve vücudun bütüncül işleyişini normalleştirmekte ve bağışıklık sisteminin zararlı maddelerle mücadele yeteneğini geri kazandırmaktadır.

Nasıl Bir Tedavidir?

Nöral Terapi, kronik ağrı ve hastalıkların tedavisinde kullanılan bir sistemdir. Bu tedavi yöntemi, lokal anestezik maddelerin otonom ganglionlara, periferik sinirlere, yara izlerine, bezlere, tetik noktalara ve diğer dokulara enjekte edilmesini içerir. Nöral terapi sayesinde sinir sisteminin hastalığa bağlı işlev bozukluğu düzeltilerek iyileşme sağlanır. Nöral Terapi, akupunktur noktaları ve diğer özel bölgelerin kullanımını da içeren bir tekniktir. Bu noktalara anestezi uygulanarak analjezi sağlanabilmektedir. Bu sayede ağrı olan bölgelerde anestezi uygulanarak ağrı hissi azaltılır.

Nöralterapi Tedavisi Kademelidir

Nöral terapi, tedaviyi kademeli bir şekilde uygulayan bir yöntemdir. Nöral terapide, iç organların derinin belirli bölgelerinde (dermatomlar) temsil edildiği ve sinirlerle iletişim kurduğu varsayılmaktadır. Örneğin, safra kesesi rahatsızlığı sağ omuzda ağrıya yol açabilmektedir. Nöral terapist, cilde anestezik enjeksiyonlar yapar ve aynı zamanda ilgili organa sinir yoluyla etki eder. Bu genellikle küçük kabarıklıklara yol açar, bu nedenle bu işlem bazen “kabarıklık terapisi” olarak adlandırılmaktadır. Enjeksiyonlar deri altı dokuda veya daha derin bölgelerdeki kaslara, tendonlara, kemiklere ve bağlara da yapılabilmektedir.

Eğer segmental terapi belirli bir sorunun hafifletilmesi için yeterli değilse, ileri segmental terapi, lokal anestezik maddenin omurga kolonuna paralel uzanan marjinal sinir tellerine enjekte edilmesini içerir. Bu, otonom sinir sisteminin anahtar noktaları olan ganglionlara uygulanır. Bu nedenle daha büyük vücut bölgeleri tedavi edilmelidir.

Nöralterapide Bozucu Alan Nedir?

Bozucu alanlar; hastalık ortaya çıkmadan önce bireylerde, verimliliğin azalması, genel kırgınlık, kronik yorgunluk, bağışıklık sisteminin bozulması, alerji, bağırsak sorunları, sebebi belli olmayan ağrılar gibi sorunların ortaya çıkmasına sebep olan, vücudun bütünlüğünü bozan girişimler ya da fiziksel ve ruhsal travmalardır.

En sık görülen bozucu alanlar arasında; ameliyatlar, trafik kazaları, ilaçlar, bağırsak florasındaki bozulmalar, diş tedavileri ya da gömülü diş, doğum özellikle de sezaryen ile yapılmış doğumlar, kürtaj, aşılar, beslenme bozuklukları, dövmeler, yanıklar ve bunlar gibi vücudu etkileyen tüm durumlar gösterilebilir. Bozucu alan hücrenin temel bio-elekriksel yapısının bozulmasıdır.

Bozucu Alan Mekanizması

Sağlıklı hücre içinde potasyum, dışındaki sıvıda ise sodyum bulunur. Elektrolitlerin etkisiyle her hücre -40-90 mili volt bir elektriksel potansiyelle pil gibi davranır. Olumsuz bir etki bu potansiyeli düşürür. Bu hastalanmanın başlangıcıdır. Hastalanan bölgeden çıkan olumsuz uyarımlar tüm sisteme yani bedene yayılır. Oksijen metabolizması yeterli ise elde edilen enerji ile hücre hemen kendini toparlar. Ancak sert, yoğun, sürekli uyaranlar varsa hücre kendini toparlayamaz, elektrik potansiyelini kaybettiği için sürekli ritmik boşalımlar üretir. “Bozucu alan” adını alan bu oluşum kişi ölünceye kadar devam eder. Yaşam boyunca karşılaşılan dış etkenlerin (enfeksiyon, travma, operasyon benzeri vücuda yapılan müdahaleler) bozucu alan yapabilme potansiyelleri vardır. Sorunun kaynağı olan bu alanlardan (primer odak) çıkan uyaranlar, otonom sinir sistem iletim ağını etkileyerek başka bir bölgede ikincil odak (sekonder hastalanan odak) oluşturabilmektedir.
Geçirilmiş enfeksiyon odaklarının, travmaların, operasyonların ve iyi yapılmamış tüm diş tedavilerinin bozucu alan oluşturma potansiyelleri yüksektir. Özellikle baş-boyun bölgesi bozucu alanlar açısından yoğundur.

NÖRALTERAPİ

Bozucu Alan Fizyolojisi

Nöral terapi vücudumuzda çok geniş bir elektriksel ağ (network) yapısında olan vejetatif (otonom) sinir sisteminin uyarılması ve regülasyonunu sağlar. Otonom sinir sistemi ve kan damarlarının en uç uzantıları hücreler arası sıvıda sonlanmaktadır. Matriks olarak tanımlanan bu sistemde metabolik biyokimyasal, biyofiziksel işlemler oluşur. Hastalanma ile matriksin dengesinin bozulduğu, akışkanlığının azalıp ağırlaştığı bilinmektedir.
Vücudumuza dışarıdan gelen her uyarının (mekanik, termal, kimyasal, fiziksel, elektromagnetik, toksik, mikrobik vd.) öncelikle sinir sisteminde (afferent sempatik nöronlarda) frekans ve amplitüd düşüklüğü yaptığını belirtilmiştir. Günümüzde zararlı uyaranın sağlıklı hücreyi hastalandırma etkisini öncelikle matriksteki sinir sonlanmaları üzerinden başlattığı bilinmektedir.

Kalıcılık

Çoğu zaman, bir girişim alanının tedavisine yanıt geçicidir, bazen bir günden az sürer. Bununla birlikte, çok kısa bir yanıt bile cesaret vericidir ve tedavinin tekrar denenmesi gerektiğini gösterir. Bir girişim alanı her tedavi edildiğinde; daha uzun bir yanıt olmalıdır. Tedavi artık gerekli olmayana kadar tekrarlanır.

Temel Prensip/ Uygulama Metodu

Nöral terapi enjeksiyonları, fiziksel bedendeki herhangi bir enerji bloğunu serbest bırakmak için belirli biyolojik noktalara veya yara izlerine az miktarda anestezik enjekte etmeyi içerir. Rahatsızlığı en aza indirmek için çok küçük iğneler kullanılmaktadır. İğne fobisi olan kişiler bile rahatlıkla yaptırabilirler. Birçok yönden, akupunktura benzer, ancak daha güçlüdür.

Etki Mekanizması Nedir?

İğnelerdeki kısa etkili lokal anestezik maddenin, otonom sinir sistemi üzerindeki uyarıcı etkisi ve düzenleyici etkisinden faydalanıyoruz. İğne cilde yapıldığı anda, bu uyarı sinir ağı boyunca yayılır ve mevcut sinir hasarlarının biyoelektriksel olarak düzeltilmesine yardımcı olur. Nöralterapi, Batı’da 100 yılı aşkın süredir uygulanmakta ve genellikle yan etkileri neredeyse hiç yoktur. Nadiren, geçici tansiyon düşüklüğü veya baş dönmesi gibi yan etkiler ortaya çıkabilmektedir.

İğne İçeriğinde Ne Var?

Sinire mi yapılır, kas içine mi?

İğne içeriğinde Isırgan otu ve acıbademden elde edilen doğal bir madde bulunmaktadır. İlaç tedavisi değildir. Procain ve lidokain gibi en kısa etkili lokal anestezi içerir. İğne sinire yapılmaz. Kas içi intramüsküler veya sübkutan da uygulanmaz.  intra-dermal cildin alt katmanına uygulanır. Neredeyse bir asırdır batıda uygulanan nöral terapinin bilinen hiçbir yan etkisi yoktur. Enjeksiyonlar genellikle küçük miktarlarda bir çözelti içerir ve bu çözelti, otonom sinir sistemi üzerinde olumlu bir etki yaratmayı amaçlar.

Vücuda Yapılan Enjeksiyonlarla Aynı mıdır, İğneli Tedavilere Benzer mi?

Hayır. Diğer iğneli tedavilerde başta lokal anestezik, kortizon olmak üzere ilaçlar kullanılmaktadır. Nöral terapi bazı kişiler tarafından vücuda yapılan iğne tedavileri ile karıştırılmamalıdır. Diğer iğneli ağrı tedavilerinde amaç o bölgedeki ağrıyı bastırmaktır. Nöral terapideki amaç ise sistemin network ’ünü düzeltmektir. Nöral terapide de lokal anestezik kullanılır ama amaç ve etki mekanizması tamamen farklıdır. Uzun etkili lokal anestezik ilaçların bio-elektriksel etkisi yoktur. Diğer tedavilerde dokuya ilaç verilmektedir. Nöral terapide ise iğneler çoğunlukla cilde yapılarak olumlu uyarı oluşturulur. İğne cilde yapılır yapılmaz bu uyarı sinir ağında yayılır ve eskiden kalmış sinir hasarları bio- elektriksel olarak düzeltilir.

Girişim Alanlarına Ne Sebep Olur?

Enfeksiyon.
Duygusal travma.
Her türlü ameliyattan, kazalardan, derin kesiklerden, biyopsilerden, doğumdan, diş prosedürlerinden, aşılardan, yanıklardan, dövmelerden vb. Kaynaklanan Fiziksel Travma.
Daha sonra bir yara izi veya enfeksiyonun bir girişim alanı haline gelmek için nasıl aktive olduğunu merak edebilirsiniz. Hastalıktan kaynaklanan genel stres, yetersiz beslenme, duygusal stres, gıda alerjileri, hamilelik vb. inaktif bir girişim alanını rahatsızlık yaratan bir alana dönüştürüyor gibi görünmektedir.

Kesin Tedavi midir?

Bilimsel tıpta her hastalık için tek bir kesin tedavi tanımı olmayabilir. Ancak DARUSSİHHA ŞİFA MERKEZİMİZDE tedavide, ağrı veya şikayetlerin kökenini düzeltmeye yönelik bir uzun vadeli yaklaşım benimsenmektedir. Bu tedavi yöntemi, temel problemi ele alarak çok etkili ve uzun süreli sonuçlar sağlar.

Nöralterapi: Farklı Durumlarda Etkili Bir Tedavi Seçeneği

Nöralterapi, her tür ağrı tedavisinin yanı sıra kas romatizması, boyun ve bel fıtıkları, omuz ağrıları, cilt problemleri, sinir sıkışmaları, varis, organ fonksiyonel sorunları, hormon bozuklukları, alerji, astım, vertigo ve detoks gibi birçok durumda etkili bir tedavi seçeneğidir.

Kaç Seans Olmalıdır?

Bu tedavi seçeneği, her yaş grubunda uygulanabilmektedir. Nöralterapi, en az üç gün aralıklı seanslar halinde tedavi gerçekleştirilmektedir. Seans sayısı ise hastanın semptomlarına ve yanıtına bağlı olarak değişir. Bazı hastalar için birkaç seans yeterli olabilirken, diğerleri daha fazla seansa ihtiyaç duyabilir. Nöral terapi, birinci ile beşinci seans arasında etki göstermeye başlar.

Nöralterapi Kimlere Uygulanabilir?

Nöral terapi, çoğunlukla çaresiz, ilaç tıbbında çözüm bulamamış hastaların tercih ettiği bir tedavi metodudur. Hasta veya hasta yakını bir şekilde nöral terapiyle tanıştıktan sonra yeni gelişen durumlarda nöral terapiyi ilk tercih olarak kullanır. Nöral terapi çocuk ve yaşlılar dahil olmak üzere her hastaya uygulanabilmektedir.

Hamile ve emziren annelerde uygulanabilmektedir. Herhangi bir zararı veya sütten kesilme durumu olmayacaktır. Tansiyon, diyabet vb. hastalıklar ve hastanın kullandığı ilaçlar tedaviye engel değildir. Sadece myastenia graves kas hastalarına ve kanser tedavisi alan hastalara uygulanması tavsiye edilmemektedir. Kan sulandırıcı ilaç kullananlarda bu tedavi uygulanacaksa bildirmelidir.

Kortizon Var mı?

Hayır, kesinlikle kortizon bulunmamaktadır. Hatta karşı olunan bir tedavidir.

Nöralterapi Hakkında Neyi Bilmem Gerekir?

Anti-koagülan (kan sulandırıcı) ilaç kullanan kişiler seansa gelmeden önce bildirmelidir.

Nöralterapi ‘nin Yan Etkileri Nelerdir?

Vücudun oto regülasyonunu düzenleyen bir tedavi olan nöral terapi, ilaç tedavisi değildir. Bu nedenle de hiçbir yan etkisi yoktur.

Kimlere Uygulanmaz?(Kontrendikasyon)

Nöral terapi myastenia graves kas hastalarında uygulanmamaktadır. (Myasthenia graves, sinir kas bağlantısını hedef alan bir otoimmün hastalık olup, kas zayıflığına, yutma, konuşma ve göz hareketi gibi fonksiyonların bozulmasına neden olan bir durumdur.)

Şiddetli bradikardi veya atriyal ventrikül bloğu gibi kalp problemlerinden muzdarip olanlar için anestezik uygulanması önerilmemektedir. Kortizon kullanan kişilere veya bazı kanser türlerinde veya tümörlerde uygulanan kemoterapi alan hastalara da önerilmemektedir.

Dirençli Ağrılar İçin

Hastalıklarımızın ve sürekli devam eden ağrılarımızın temelinde otonom sinir sisteminde meydana gelen biyoelektriksel hasarlar bulunmaktadır. Mikrobik hastalıklar, ameliyatlar, kazalar, fiziksel veya psikolojik travmalar gibi yaşam boyu yaşadığımız durumlar, biyoelektriksel sorunlu bölgelerin ortaya çıkmasına neden olur.

Etkilenen Bölge

Nöral terapide çoğunlukla cilde yapılan küçük iğneler yeterli olur. Ayrıca organlara, vücuttaki tüm yara ve ameliyat izlerine uygulama yapılabilmektedir. Örneğin dikiş izleri, yapılan dövmeler, sezaryen gibi bir ameliyat sonrası o bölgedeki iletişim ağı etkilenmektedir. Yaşam boyu kalıcı olabilen bio-elektriksel hasarlar oluşabilir. Bozucu alan denilen bu bölgelerin cildine yapılan nöral terapi ile iletişimdeki bozukluk düzeltilmektedir.

Nöralterapi Nelere İyi Gelir?

Nöral terapi yaralanmalar gibi akut durumlar için kullanılabilmektedir. Hepsinden önemlisi, kronik hastalıklarda kullanılırlar. Ortak endikasyonlar:

Sinir sıkışması: Belirli bir sinirin sıkışması veya tahrişi, vücudun o bölgedeki iletişim ağını etkiler. Nöral terapi, bu sinirin serbest bırakılmasını ve iletişimin düzelmesini sağlar.

Romatizmal hastalıklar: Romatizmal hastalıklar, eklem ve kaslarda iltihaplanma ve ağrıya neden olan bir dizi durumu içerir. Nöral terapi, iltihaplanmanın olduğu bölgelerde yapılan enjeksiyonlar aracılığıyla iletişimdeki bozuklukları düzeltir ve ağrıyı hafifletir.

Kronik baş ağrıları: Migren ve gerilim tipi baş ağrıları gibi kronik baş ağrıları, sinir sistemindeki iletişim hatlarında bir bozukluk olduğunu gösterebilir. Nöral terapi, baş ağrısının olduğu bölgelere yapılan enjeksiyonlar aracılığıyla iletişimi düzeltebilmekte ve baş ağrılarını azaltabilmektedir.

Sindirim sorunları: Mide bulantısı, gaz, şişkinlik gibi sindirim sorunları, sindirim sistemindeki iletişim ağının bozulduğunu gösterebilmektedir. Nöral terapi, sindirim sorunlarının olduğu bölgelere yapılan enjeksiyonlar ile iletişimi düzeltir ve sindirim sistemi üzerinde olumlu etkiler sağlar.

Yara iyileşmesi: Yara iyileşmesi süreci, sinirlerin iyileşme bölgesine ulaşmasına ve iletişimin düzelmesine bağlıdır. Nöral terapi, iyileşmeyi hızlandırmak için yara bölgesine uygulanan enjeksiyonlar aracılığıyla iletişimdeki bozuklukları düzeltir.

Depresyon
Hormonal dengesizlikler
Baş dönmesi
Alerjiler
Astım
Cilt hastalıkları
Hemoroid
Ülser
Kronik bağırsak problemleri
Prostat ve mesane problemleri
Migren
Böbrek hastalığı
Artrit
Sırt ağrısı
Diğer yumuşak doku yaralanmaları
gibi

Nöral terapi bu yaygın tanıları çeşitli yöntemlerle ele alır. Bu tetik noktası enjeksiyonları, dengesizlik yaratan sinirleri çevreleyen zarları ve dolayısıyla semptomları stabilize etmeye yardımcı olur. Bağışıklık tepkisinin bir parçası olarak çalışan ve sıklıkla alerji tipi semptomları indüklemekten sorumlu olan mast hücreleri de nöral terapi enjeksiyonları ile stabilize edilmektedir.

Nöral terapi kan damarı genişlemesini teşvik eder, bu nedenle ihtiyacı olan bölgelere kan ve besin getirmek için dolaşımı arttırır. Ayrıca ödemi veya şişliği azaltmaya ve önlemeye yardımcı olur. Kan damarı büyüme faktörlerini uyarmak ve iyileşmeyi teşvik etmek için yenilenmek, nöral terapi enjeksiyonlarının ek faydaları arasındadır.

Nöralterapide Amaç Nedir?

Amacı uyarım sağlamaktır. Nöral terapi, insan vücudunda bulunan elektriksel enerjinin işleyişini iyileştirmeyi hedefler. Vücuttaki enerji akışı bozulduğunda, birçok sağlık sorunu ortaya çıkar. Nöral terapi, vücutta bulunan çeşitli noktalara lokal anestezik maddeler enjekte ederek enerji akışını düzenlemeyi amaçlar. Nöralterapide enjeksiyonlar, sinir sistemi üzerinde düzenleyici etkiye sahip olan nöralgik noktalara yapılmaktadır. Nöral Terapi, vücudun doğal iyileşme sürecini desteklemekte ve enerji akışını düzenleyerek sağlık ve refahı artırmaktadır. Nöralterapi yöntemi, birçok farklı hastalığın tedavisinde ve kronik ağrıların giderilmesinde kullanılmaktadır.

Keşif/Tarihçe

Nöral terapi, Sigmund Freud tarafından 1893 yılında keşfedilen topikal kokainin terapötik etkileri üzerine yapılan çalışmalarla başlamıştır. İlerleyen yıllarda, novokain gibi lokal anesteziklerin keşfi ve kullanımıyla nöral terapinin gelişimi hız kazanmıştır.

1906 yılında, G. Spiess novokainin bölgesel infiltrasyonuyla yara iyileşmesinin büyük ölçüde geliştiğini keşfetmiştir. 1925’te ise R. Leriche novokain ile yıldız ganglion bloğunu gerçekleştirmiştir.

Nöral terapinin önemli bir dönüm noktası 1926 yılında Ferdinand Huneke tarafından gerçekleştirilen bir deney ile yaşanmıştır. Huneke yanlışlıkla intravenöz novokain enjeksiyonu yaparak bir hastanın kronik migren baş ağrısını başarıyla tedavi etmiştir. Bu deney, “Huneke fenomeni” olarak da bilinen ve nöral terapinin etkisini gösteren bir reaksiyonu belgelemiştir.

1940 yılında, Almanya’nın seçkin hekimi Ferdinand Huneke hastalarına prokain enjeksiyonu yaparak ağrı ve inflamasyonun hızla gerilemesini gözlemlemiştir. Aynı dönemde Hubert Siegen ise hayvan deneyleriyle alerjik reaksiyonların dokuların hafızasıyla ilişkili olduğunu kanıtlamıştır.

Bu çalışmaların sonucunda nöral terapi, kronik ağrıların tedavisinde etkili bir yöntem olarak kabul edilmeye başlamıştır. Günümüzde de nöral terapi, sinir sistemi üzerinde etkili olan lokal anesteziklerin kullanıldığı bir tedavi yöntemi olarak yaygın şekilde uygulanmaktadır.

Nöral terapi: Enerji Akışını Düzenleyerek Hızlı Rahatlama ve İyileşme Sağlayan Güvenli Bir Tedavi Yöntemidir.

Nöral terapi, vücuttaki enerji akışını düzenlediği için, genellikle hastalar hızlı bir şekilde rahatlama ve iyileşme hissederler. Bu tedavi yöntemi, ilaç kullanımını azaltmaya ve hatta bazı durumlarda tamamen ortadan kaldırmaya yardımcı olur. Ayrıca, yan etkileri neredeyse yoktur ve uzun vadede güvenli bir şekilde kullanılabilmektedir.

”Martín Hernández Esteban Villanueva şöyle açıklıyor: “Nöral terapiyi, lokal anesteziklerin (vücudun belirli bir bölgesinde uyku için kullanılan, ağrıyı azaltan veya iyileşme veya dikiş yapmak için kullanılan) enjeksiyonunun yapıldığı ve böylece düzgün çalışmayan hücrelerin kapasitelerini yenilediği küçük bir elektrik darbesinin (290 mili volt) üretilmesini tetiklediği bir teknik olarak tanımlayabiliriz. “